Doç. Dr. Akalın 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi ve Önemini Anlattı
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Durmuş Akalın, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Önemi konulu bir E-konferans düzenledi.
Pandemi koşulları sebebiyle davetlilere kapalı olarak dijital platformda gerçekleştirilen konferans, Pamukkale Üniversitesi’nin sosyal medya hesaplarından ilgililerin erişimine sunuldu. Tarihe eşsiz bir zafer olarak geçen Çanakkale muharebeleri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Akalın sözlerine, bu vatan için büyük fedakârlıklar yapan ve canlarını feda eden şehitlerimizi yâd ederek başladı. Sözlerinin devamında 18 Mart 1915 günü dünyanın en güçlü devletlerinin birliklerinden oluşan donanmaların Anadolu’ya girme girişimlerinin Çanakkale’de durdurulduğunu hatırlatan Doç. Dr. Durmuş Akalın, Çanakkale Muharebelerinin öncesinde kurulan ittifaklar ve ‘Yeni Dünya Düzeni’ konusunda yaşanılan gelişmelere değindi. Çanakkale’de elde edilen başarıyı bir başarının ötesinde bir fedakârlık olarak nitelendiren Doç. Dr. Akalın, savaş sırasında toplam 403 adet deniz mayınının kullandığını söyledi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi arzusu ile Çanakkale Cephesinde yer almak istediğini hatırlatan Doç. Dr. Durmuş Akalın, 19. Tümenin başına böylelikle Mustafa Kemal’in görevlendirildiğini ifade etti. Savaşın en çetin bölgesinde düşman karşısındaki asker sayısının ise 25-26 Nisan günleri Seddülbahir mıntıkasında ve Arıburnu-Conkbayırı mevkiinde çok yüksek rakamlara ulaşmadığını aktardı ve bu günlerin büyük fedakârlıklarla geçtiğini belirtti.
Çanakkale Cephesinin deniz ve kara muharebelerinde oluşturulan savunma hatlarına değinen Doç. Dr. Durmuş Akalın, “18 Mart 1915 günü yaklaşık 103 savaş gemisinden oluşan birleşik filo, Çanakkale boğazı önlerinde toplanır. Savaş süresi uzadıkça filolar yıpranmaya başlar ve filoların yer değiştirmesi emri verilir. Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlara çarpan zırhlı üç dakika içinde 603 personeli ile birlikte sulara gömülür. Bu hadise düşman kuvvetlerde büyük bir şok etkisi yaratır. Diğer gemilerden gelen yardımlarla ancak 30 mürettebat kurtarılır. Bu olaylar gerçekleşirken Osmanlı topçuları atışlarını durdurdular, geride kalanların kurtarılmasına müsaade ettiler.” dedi.
“Çanakkale Zaferi, Osmanlı Devleti’nin dünyaya verdiği ‘Ben Buradayım’ mesajıdır…”
Deniz muharebesi devam ederken akşam saatlerinde, birleşik filonun Çanakkale Boğazı’nı geçemeyeceğini anladığını belirten Doç. Dr. Akalın, “bu hadisenin, ‘Hasta Adam’ olarak adlandırılan Osmanlı Devleti’nin dünyaya verdiği ‘ben buradayım’ mesajıdır. Bir meydan okumasıdır. Toprağını, vatanını, bayrağını ve kutsallarını her ne pahasına olursa olsun savunacağını bütün dünyaya ilan ettiği açık, net bir zaferdir. Tüm günün sonunda ordumuzda toplam 79 şehit ve yaralı vardır. Bize yardım etmek üzere gelen Almanlarda ise bu sayı 18’dir. Birleşik filodaki kayıp ise çok daha fazladır. Sadece gemilerdeki 800 personel sulara gömülerek batmıştır. Üç büyük zırhlı ve irili ufaklı pek çok gemi de sulara gömülmüştür. Bu durum birleşik filoda büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. 18 Mart 1915 günü sulara gömülen sadece İngiliz zırhlıları değil, aynı zamanda bu devletlerin itibarıdır.” şeklinde ifade etti.
“Çanakkale’deki şahlanış ve diriliş Türkiye’yi oluşturan ruhtur…”
Deniz muharebeleri sonrasında kara muharebelerinin yaklaşık bir yıl daha sürdüğünü hatırlatan Doç. Dr. Durmuş Akalın, kara muharebeleri sırasında yaşananları anlattı. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk subaylarının zekâsı ve öngörüsünün kara muharebeleri sırasında ön plana çıktığını söyledi. Doç. Dr. Akalın, “Çanakkale muharebeleri içerisinde o kadar çok önemli olay barındırıyor ki Osmanlı askerleri sadece düşmanla değil, kimi zaman açlık, kimi zaman uykusuzlukla, kimi zaman da mevsim şartlarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu cepheler hiçbir düşman kuvvetinin kazanmasına izin vermeyen Anadolu insanın yeniden şahlandığı cepheler olmuştur. Bu şahlanış ve diriliş, Türkiye’yi oluşturan ruhtur.” diyerek sözlerine son verdi.