PAÜ’lü Akademisyen TRT Türk’ün Konuğu Oldu
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selim Parlaz, TRT Türk’te yayınlanan Rehber adlı programının konuğu oldu.
29 Mayıs 1453 tarihinde fethedilen İstanbul’un ele geçirilişinin 571. yıl dönümünü konu alan programda kuşatma öncesi ve kuşatma sırasında yaşananlar ayrıntılı bir şekilde konuşuldu. Fatih Sultan Mehmed’in şehzadelik yılları, ilk saltanat dönemi ve bu sırada yaşanan gelişmeler ve akabinde İstanbul’a olan ilgisinin başlaması, hedefi doğrultusunda yaptığı hazırlıklar ve kuşatmanın safhaları ve kırılma noktaları hakkında sorulan sorulara cevap veren Parlaz, İstanbul’un coğrafî konumu itibariyle Osmanlıların Rumeli ve Anadolu’daki topraklarının tam ortasında yer aldığını, Karadeniz, Ege ve Akdeniz hatları arasında bir geçiş bölgesi vasfıyla şehrin çok göz önünde bir yer olduğunu, Bizans payitahtının iç karışıklık çıkarmak için taht iddiacısı Osmanlı şehzadelerine kucak açması ve haçlı seferlerini teşvik etmesi gibi etkenler bir yana, sadece Osmanlı topraklarının bir bütün haline getirilmesi için bile bu kentin alınmasının şart olduğunu belirtti. Doç Dr. Parlaz, II. Mehmed’in hayalini kurduğu büyük imparatorluk için doğal bir merkez elde etmiş olacağını, İstanbul’un Konstantinopolis namıyla eski Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğunu, Fatih’in bu kenti zapt ettikten sonra Rum kayseri olduğunu ilan edip kadim Roma topraklarının tamamının kendisine ait olması gerektiği propagandasını yaptığını ifade etti.
Kuşatma tekniği açısından da İstanbul’un fethinin oldukça önemli olduğuna değinen Doç. Dr. Selim Parlaz, Fatih’in Macar top uzmanı Urban’dan büyük bir top dökmesini istediğini Urban’ın da bunu yapabileceğini ancak mesafesini hesap edemeyeceğini söyleyince bunu kendisinin yapacağını söylediğini belirterek, topu kullanmanın son derece önemli olduğunu bu noktada Fatih’in dökülecek topun menzil ayarlamasını yapmak için gece gündüz çalıştığını ifade etti. Parlaz konuşmasının devamında; topun 3 ayda Edirne’de yapılarak 2 Nisan’da surların önüne getirildiğini, kuşatmanın 6 Nisan’da yani perşembeyi cumaya bağlayan gece başladığını, beylerin farklı yerlerde görevlendirildiğini, surların altından tüneller kazıldığını, 20 Nisan’da dört geminin Bizans’a yardıma geldiği bu nedenle Osmanlı ordugâhında morallerin bozulduğunu, Fatih’in kimseyle görüşmeyerek otağına kapandığını, bu sırada hocası Akşemseddin tarafından gönderilen ve içeriğinde kendisini eleştiren bir mektubu aldığını ve söz konusu mektupta hocasının İstanbul konusunda kararlı olmasını ve gerekiyorsa ekibiyle ilgili değişiklikler yapmasını ve yoluna bu şekilde devam ederek hükmünü ortaya koymasını gerekti olduğunu vurguladı. Fatih’in ani bir kararla 50-60 arasında bir gemiyi 21 Nisan gecesinde Haliç’e indirdiğini ve bunun kuşatmanın kritik noktalarından biri olduğunu ifade etti.
Programın sonunda kuşatmanın son süreci ve 29 Mayıs’ta yaşanan gelişmelerle ilgili bilgiler veren PAÜ’lü akademisyen son hücumun ne şekilde cereyan ettiğini, 13 metrelik ilk gedikle beraber Topkapı gediğini girilerek bayrağın dikildiğini ve Fatih’in şehri ele geçirmek için kenti İslam fıkıhına göre üç günlüğüne yağmaya izin verdiğini ancak ikinci günün ortalarında Ayasofya’nın kubbesine çıkarak İstanbul’un daha da zarar görmemesi ve yıpranmaması adına bunu 1,5 günle sınırlandırarak sona erdirdiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.